"Ahmet YALVAÇ" Kimdir?
NOT: Bu biyografi ilk olarak 2007
Yılında Milletvekili seçimleri dolayısı ile hazırlanıp, Doğruyol Partisi DYP
Genel Başkanlığı’na verilmiştir
Ahmet YALVAÇ DYP’den Ankara Birinci
Bölge Çankaya’dan Aday olmak istiyordu. Sonrasında,Kahraman Maraşlı olduğu için
Genel Merkez tarafından adaylığı,Kahraman Maraş’a kaydırılmıştır
Şimdiki bu biyografi, küçük
ilavelerle, eskinin güncellenmiş halidir
Ahmet YALVAÇ1946 YILI’NDA Kahraman
Maraş’ta doğdu. İlk, Orta ve Lise tahsilini Kahraman Maraş’da
tamamladı.Derslerdeki başarısı,bilimsel nitelikli çalışmaları ile hem kendi
okulunda,hem de dışarıda bir çok kişinin dikkatini çekiyordu.
Yüksek tahsilini İstanbul’da Yıldız’da
yaptı.1974 YILI’NDA, Yıldız Akademisi İDMMA Makine Mühendisliği Bölümü’nden
mezun oldu. Yüksek tahsili sırasında ve sonrasında İstanbul’da İzmit Gebze’e
de, bazı özel sektör fabrikalarında çalıştı.Ahmet YALVAÇ,hem işin içinden
yetişerek gelen bir usta,hem teknisyen,hem de işin bilimsel yönünü bilen bir
mühendis
Kısa bir süre Irak-Türkiye Petrol Boru
Hattı, Kahraman Maraş-Pazarcık 5 inci Pompa İstasyonu şantiyesinde çalıştı.
Sonrasında 1977 Yılı’nda,Türkiye
Elektrik Kurumu TEK Afşin-Elbistan Termik Santrali’nde işe başladı.Bir yıl
içerisinde işleri toparladı ve proje ilerlemeye başladı.Sonra askerlik hizmeti
dolayısı ile şantiyeden ayrıldı.
AFŞİN’den askjerlik vesilesi ile
ayrılmadan önce, 14 sıklette bir güreş müsabakası düzenledi. Yarışmaya kaqzanan
1inci,2inci ve 3üncülerin hepsine ödül verildi
Bu güreş müsabakaları Ahmet YALVAÇ
Tarafından önerildi,dağıtılan tüm hediyelerin parasını da,Ahmet YALVAÇ,kendi
parası ile öbedi
Bu güreş müsabakası,AFŞİN Güreş Kulübü’nün kurulmasına ve
sonrasında,dünya şampiyonu güreşçilerin yetişmesine de vesile olmuştur.
Böyle bir girişim ve sonucundan,Ahmet
YALVAÇ her zanan büyük bir mutluluk duymuştur.
Askerliğini Kars’da 14 üncü Mekanize
Tugayı 1inci Keşif Taburu’nda yedek subay olarak yaptı.Ve Tank Teğmen rütbesi
ile 29 Mayıs 1979’da terhis oldu.
1,inci Keşif Taburu’nda askerlik
hizmetinin yanısıra, bir çok teknik sorunların çözümünde özellikle de, Ruslar’dan
kalan 1 inci ve 2inci Keşif Taburu bölgelerinde bulunan su dağıtım şebekesinin
sorunları ile de ilgilenip,yine Ruslar’dan kalan 1inci Keşif taburu binalarının
yenilenip,modernize edilmesinde, 2inci Keşif Taburu’nda oturduğu lozman
binasının tamir edilip yenilenmesinde de,önemli hizmetlerde bulundu Lojman
binaları da Ruslar’dan kalmıştı
Tüm bu çalışmaları ile, rahmetli
Ragıp GÜMÜŞPALA’nın oğlu olan Tugay Komutanı,Tuğ General Güngör GÜMÜŞPALA’nın
da takdirlerini kazandı.
Garnizon Komutanı Sayın GÜMÜŞPALA, Ahmet
YALVAÇ’in başarılı ve gönüllü çalışmalarını bir şekilde duymuş,bunun üzerine
Tugay’daki bütün mühendisleri toplantıya çağırmıştı. Nihayetinde Sayın
GÜMÜŞPALA, Ahmet YALVAÇ’a Tugay merkezinde kalmasını istemiş,onurlandırıcı sözler
sarfetmiş,ama o,her zaman kendilerine yardımcı olacağını belirterek,kendi
birliğinde kalmayı,askerlik yapmayı tercih etmiştir
Böyle bir tavır ve tercih,tüm Kars
Garnizonu’nda yankılanmış olup,arada geçen konuşmalar biraz değişikliğe
uğrayarak şu şekle dönüşmüş:
Neticede bu görüşme hikayesi Sayın
GÜMÜŞPALA ile Ahmet YALVAÇ arasında samimi bir havanın doğmasına vesile olmuş, Sayın
GÜMÜŞPALA, Kars dışına çıktığında,özel yaveri gibi onu hep yanında götürmüştür
Ahmet YALVAÇ’ın, Ruslar’dan kalan
kışla binalarının yeniden düzenlenerek modernize edilmesinde, yenilenmesinde,
etkin çalışmalarından dolayı, tüm Kars Garnizonu, o zaman Genel Kurmay Başkanı
olan Orgeneral Kenan EVREN tarafından ödüllendirildi
Ahmet YALVAÇ etkin hizmet,ve güzel
anılarından dolayı,Kars’ı hep 2inci memleketi olarak görmüş,orasını her zaman
özlemiştır
Kars’la ilgili çok anlatacakları,çok
anıları var.
Ne tesadüftür ki, onun babası da
askerliğini,Kars’da Iğdır’da Rus hududunda yapmıştı
Ahmet YALVAÇ askerlik dönüşü 1980
yılında tekrar Afşin-Elbistan Termik Santrali şantiyesinde işe başladı.1977’den
1988 yılı sonuna kadar askerlik hizmeti hariç,10 yıl içerisinde işlerin
başlangıcından ünitelerin elektrik üretmesine kadar,her tarafta
koşturdu.İşlerin yürümesine önemli katkılarda bulundu.
Şantiyede kaynak hizmetlerinin
yürütülmesine yönelik olarak olarak kurulan Kaynak Okulu’nu
geliştirerek,Türkiye’nin en kaliteli kaynakçılarını yetiştiren bir okul haline
gelmesini sağladı. Bu okuldan sertifika alan kaynakçılar,bu gün için dünyanın
her tarafında rahatlıkla iş bulabiliyorlar. Bu husus onun için bir övünç
kaynağı.Bu okul şimdi kapalı. Ama daha büyüğünü,daha kapsamlısını Ankara’da kurmak
ve Türkiye’yi Avrupa’nın kaynak ve kaynak teknolojisi merkezi haline getirmek
istiyor.
Bu konudaki çalışma ve gelişmeleri
Anılar Kitabı’nda anlatmak istiyor.
AFŞİN-ELBİSTAN Termik Santrali
maliyet+kar anlaşması ile kurulmuştur. Montajı Amerikan şirketi FOSTER WHEELER
firması üslenmişti .İşi geciktirmek,maliyeti artırmak için her türlü engeli
çıkarıyordu.Örneğin büyük tonajlı vinçleri,iş makinalarını kırıyor,aletleri
bozuyordu.Kırılan bozulan parçaların Amerika’dan Almanya’dan getirtilmesi aylar
sürebilirdi.Ama Ahmet YALVAÇ bu parçaların çoğunu şantiyede orjinaline uygun
olarak,tezgahlarda ya kendisi bizzat yaptı,ya da Ankara,İstanbul,Adana…gibi
başka yerlerde,Türkiye’de sanayinin imkanları ile yaptırıyordu
Ama bu girişimler Amerikalıların hiç
hoşuna gitmiyordu ve karşı önlemler almaya çalışıyorlardı
Bu yüzden Ankara’ya hep şikayette
bulunuyorlardı. Hatta bir defasında, kırıp bozdukları 125 Metreye 25-30 Ton
yükü kaldıran ana vinci bozmuşlardı.Ama Ahmet YALVAÇ,15 günlük sürekli bir
çalışma neticesinde kırılan parçayı imal edip,vinci çalıştırdı.Bu husus,bardağı
taşıran son damla olmalı ki,şikayet üzerine Kahraman Maraş’a Sıkı Yönetim
Komutanlığı’nda ifade vermek zorunda kaldı
İşin doğrusunu anlatınca bir zarar görmeden,
bir yaptırım uygulanmadan aynı gün, şantiyeye geri döndü. Komutan, Afşin ve
Ankara’dakilere çok kızıyordu.Oğlum Amirlerin sana niye sahip çıkmıyorlar
demişti.
Ahmet YALVAÇ, Amerikalıların işi
bilerek sabote ettiğini gördüğü ve bildiğinden,gerekli girişimlerde
bulunarak,bazı montaj çalışmalarında yerli müteahhitlerin kullanılmasını da
sağlamıştır.
İ İşin içinde Amerikalılar olmasa bile, Kurum
içi ve Kurum dışı faktörlerden kaynaklanan gecikme faktörlerini de, operasyonel
bazı girişimlerle ortadan kaldırıp,işlerin yürümesini sağlamıştır.Bu
girişimleri de,Anılar Kitabı’nda anlatmak istiyor.
Sıkı ve özverili çalışmalar
ile,operasyonel faaliyetler neticesinde işlerde bir aşama yapılmış olmasına
rağmen,bir taltif de görmemiştir
Ahmet YALVAÇ’ın tamir ettiği iş
makinelerinin, geliştirdiği, ya da tamir ettiği diğer aletlerin bu gün için
parasal değeri milyonlarca Dolarla ifade edilmektedir.
Ahmet YALVAÇ,AFŞİN-ELBİSTAN Termik
Santrali devreye alındıktan sonra,Hidrojen Ürtetme ve Dağıtım Tesisleri
ile,jeneratörlerin hidrojenle soğutulması esnasında yaşanan sızdırmazlık
sorunlarının da çözülmesinde önemli hizmetlerde bulunmuştur.
Onun çalışmaları ile geliştirdiğive
yaptığı uygulamalar,tesisi yapan Kana’da firması yetkilisi tarafından kayıt
altına alınıp,fırmaya yeni imalatların buna göre yapılmasını önereceğini
söylemiştir.
Bilindiği üzere*hidrojen gazı en ince
bir gazdır,sızdırmazlığının sağlanması çok zordur, aksi bir durum büyük
patlamalara neden olur.
Hidrojen basınç altında iken, çelik
örgülü lastik hortumların molekülleri arasından geçip,hortumu patlatabilir, ya
da metal içindeki kılcal çatlak ve boşluklardan ilerleyip, malzeme
kırılmalarına ve yine patlamalara neden olabilir.Konu bu kadar çok önemli
5-6 Yılda tamamlanacak bir proje ancak
10 yılda tamamlanmıştır. Ama Ahmet YALVAÇ olmasaydı büyük bir olasılıkla 15
yılda tamamlanırdı. Bu itibarla bütün olumsuzluklara karşın tek başına koyduğu
katkı,5 yıl önce bitirilmiş olmasıdır.
Ahmet YALVAÇ 1987’’de Almanya’ya
giti. Orada Termik Santrallerin işletilmesi ve revizyon hizmetleri hakkında
araştırmalar yaptı
Aslında bu firmalar AFŞİN-ELBİSTAN
Termik Santrali’ne imalat yapmış olan fırmalar ile,işletmede hizmet veren büyük
kuruluşlar idi.
Alman firmaları bu ziyarete büyük
önem veriyorlardı Bir firma diğeri ile irtibatı sağlıyor, detayı onlar
hazırlıyorlardı.
Firmalar ağırlama konusunda titiz
davranıyorlar, ya kendi misafirhanelerinde,ya da lüks denebilecek otellerde
ağırlıyorlardı
Almanya’da büyük bir Santral
işletmecisi olan STEAG Firması’nın 3000 MW. Gücünde olan ve kömürle çalışan
VÖRDE Termik Santrali’nde revizyon hizmetlerini inceledi. Sonrasında Ren
Nehri’nin yanında bulunan,banyosu bile halılarla kaplı olan lüks
misafirhanenin,dayalı döşeli olan şeref odasında ağırladılar .Sonrasında
dünyanın değişik yerlerinden gelen üst düzey konukların isim ve imzalarının
bulunduğu kalın bir kütük defterinin içinde, anı olarak onun da ismi var.
Sonradan anlaşıldığına göre, firmalar
ziyaret öncesinde AFŞİN Şantiyesi’nde bulunan kendi adamları aracılığı ile, övgü
dolu bilgiler almışlardı
Zira yabancılar, özellikle de Almanlar
üst düzey yetkililer dışında kimseye fazla ilgi göstermezler, bunun haricinde
ancak, bilgisi ve tecrübesi ile ön planda olan insanlara ilgi ve iltifat
gösterirlerdi
Ahmet YALVAÇ Türkiye’ye döndüğünde
orada gördüğü yenilikleri, özellikle de revizyon hizmetleri konusundaki
gözlemlerini, bir rapor halinde yetkililere iletti
Almanya’da Santral işletmeciliği ağırlıklı
olarak özel kesimin elindeydi. Ama Santrali olan firmalar da, revizyon işlerini
kendileri yapmıyorlardı. Her birim kendi içinde biz uzmanlık alanı idi ,revizyonu
yapan firmalar,bir santralin revizyonunu yaptıktan sonra,başka santrallere
gidiyorlardı.Ve işler aksamadan bu şekilde devam edip gidiyordu.
Ahmet YALVAÇ 18-19 Temmuz 2000
tarihinde, Enerji ve Tabi Kaynaklar Bakanlığı TEDAŞ Konferans salonunda düzenlenen ENERJİ BRİFİNGİ’n de;Müsteşar, Müsteşar
Yardımcısı,Genel Müdürler,Daire Başkanları,Santral Müdürleri ve Bölge
Müdürlerinin de ismen davet edildiği bir ortamda, ilave bilgilerle bu konuları da
dinleyenlere anlattı.
Bu konuya başka vesile ile, aşağıda
tekrar değinilecek
Bu brifing dosyası Ahmet YALVAÇ
tarafından hazırlanmıştır. Ve termik santral işletmeciliği ile, Türkiye’deki
Termik Santrallerdek yaşanan problemler ve çözüm önerileri konusunda,gerçekçi
ve uygulamaya dönük en kapsalı bir analizdir,yol gösterici bir kaynaktır.
Bu dosya da,bilahare kitaba
alınacaktır.
Ahmet YALVAÇ 1988 yılı sonuna doğru
Ankara’ya mastır yapma vesilesi ile geldi
AHMET YALVAÇ |
Yüksek Lisans çalışmalarını Gazı
Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü’nde, Mühendislik Mimarlık Fakültesi’nde
yaptı. Aldığı eğitim ile yeni bilgiler dışında özellikle, Termik Santraller’in
projelendirilmesinde,yanma hesaplarının yapılmasında,çevre kirliliği ve
hesaplarının yapılmasında önemli bilgiler edindi
Sonrasında 4340 Çeliği’nin Kaynak
Edilebilirliği hususunda Diploma Tezi hazırladı
Bilimsel nitelikli bu çalışma, Termik
Santral kaynakçılığı ve Nükleer Santral kaynakçılığı açısından da, çok önemli
bir kaynak
Bu çalışmada ayrıca kaynak metalurjisi
ve oluşan iç yapının kontrolü açısından, geliştirilen çok önemli bilgiler,
kaynak literatürüne de geçen, buluş mahiyetinde çok önemli yöntemler vardır.
Bu eseri de kitap haline getirip, sanayinin,
endüstrinin hizmetine sunmak istiyor
Ankara’da Türkiye Elektrik Kurumu
TEK’in değişik birimlerinde çalıştıktan sonra,TEK’in TEAŞ ve TEDAŞ diye
müstakil iki genel müdürlüğe ayrılması sonucunda TEAŞ’ta kaldı 1992’’den
2007’ye kadar Termik Santraller İşletme ve Bakım Dairesi Başkanlığında
çalıştıktan sonra,19 / 2 / 2007 tarihi itibarı ile, kendi isteği ile emekliye
ayrılmıştır
Ahmet YALVAÇ, önce tüm Santraller
İşletme ve Bakım Dairesi Başkanlığı’ında çalıştığı süre içerisinde, Termik
Santraller’de ve kömür ocaklarında bir çok bilimsel nitelikli araştırmalar
yapmış,raporlar hazırlamış brifingler vermiştir. Sorunları
çözmek,santrallerdeki üretimi dünya standartlarına ulaştırmak,elektriği
ucuzlatmak için, yetkililere taleplerde bulunmuştur.Ama ne Ahmet YALVAÇ ne de
konusunda uzman bilim adamlarının tekliflerine cevap verilmemiş,destek
olunmamıştır.Şimdi bu konu hakkında biraz açıklama yapmak gerekiyor.
Termik Santraller’de ve kömür
ocaklarında etraflı araştırmalar yapılıp, sorunlar yerinde ve görüntülü olarak
kayıt altına alınmıştı.Sonrasında bu sorunları çözmek için, teknik içerikli ve
uygulamaya dönük, seminer türünde çalışmalar yapma kararı alınmıştı
Ve bu hizmeti yürütmek için, Ahmet
YALVAÇ,Eğitim Dairesi’nde 2 yıl çaliştı.
İlk olarak
Manisa’da SOMA Termik Santrali’inde İzmir 9 Eylül Üniversitesi’nden bazı bilim
adamları, elektrot fabrikalarının da katılım ve desteği ile,santral
kaynakçılığı konusunda uygulamalı kurs verildi
Gerek bu kurs ve gerekse diğer
konularda verilen kurs niteliğindeki seminerler,görüntü olarak da,kayıt altına
alınmış olup,anlatılanlar da,çok önemli bilgi kaynaklarıdır
Ve anlatılan her konu,kitap,ya da
doküman halinde,isteyenlerin istifadesine sunulmak üzere arşivde,gelecek için
yerini almıştır
Bu Kaynak Seminerinde Ahmet YALVAÇ’da
hoca olarak ders vermiştir.
Kaynak konusunda verilen bu seminer
ile,Termik Santrallerdeki kaynak sorunlarının çözülmesi hedeflendiği gibi,aynı
zamanda kaynak ve kaynak teknolojisinin Türkiye’de gelişip,daha yukarılara
çıkartılması da,düşünülüyordu.
Sonrasında Kömür,Bant-Konveyör,Kömür
ve Kömür Hazırlama sistemleri,Değirmenler,Kömür Yakma Sistemleri,Baca Gazı
Ölçüm Cihazları,Baca Gazı Arıtma Sistemleri gibi konularda,bilim
adamları,ilgili sanayi firmaları,üniversite hocaları tarafından,birinci elden
bilgi sunulmuştur.
Tüm bu çalışmalar öncelikle,Termik
Santrallerde sorunların çözümüne yönelik başlatılmış faaliyetler
olup,sonrasında,Termik Santrallerin Türkiye’de yapılabilmesi için,öncelikle bir
alt yapının oluşturulması hedeflenmiştir.
Kaynak Semineri hariç,diğer
seminerlerin hepsi,TEK Gölbaşı Eğitim Tesisleri’nde yapılmıştır.
Hazırlanan dökümanlar ve
kitaplar,Eğitim Dairesi Başkanlığı’nın stoklarında vardı.
Ahmet YALVAÇ bu gibi konularda hazırlanan
kitap,ya da dökümanların halkımızın istifadesine sunulmasını da,arzu
etmektedir.
Burada çok önemli olan diğer bir
husus da şudur:
Bursa Orhaneli’ndeki Termik
Santral’in Baca Gazı Arıtma Sistemini Alman Noel firması Muğla Yeniköy’deki
Termik Santral’in Baca Gazı Arıtma Sistemini Amerikan BABKOK firması, Ankara
Çayırhan’daki Termik Santral’in Baca Gazı Arıtma Sistemini ise,yine bir Alman
Şirketi olan BİSCHOF firması yapmıştı.
Ama BİSCHOF firması da iyi bir firma olmasına
rağmen, her nasılsa, kurduğu sistemin i iyi çalışmadığı söyleniyordu.Bu konu da
değişik söylentiler vardı.
Baca Gazı Arıtma Sistemleri seminerini
organize ettiğimizde ,Elektrik Kurumu’na iş yapan bu yabancı firmalar da,kendi
kurdukları sistemi anlatmak için gelmişlerdi.Bu firmalar aynı zamanda
birbirlerine rakip olduklarından,birinin açığını diğeri ortaya koyuyordu.Bu
vesile ile,bizlerde işin doğrusunu öğrenmiş oluyorduk
Hatta bu firmalardan bazıları
çaktırmadan,diğer firmanın tanıtım için dağıttığı teknik dökümanları aşırmaya
çalışıyordu.
İki yıllık araştırma,hazırlık ve
eğitim çalışmalarından sonra,17-18 Temmuz 2000 tarihinde,TEDAŞ Konferans
Salonu’nda,Ahmet YALVAÇın koordinatörlüğü,Enerji Bakanlığı Müsteşar Yardımcısı
Ali TÜRKOĞLU’nun organizasyonu ile bir Brifing tertiplendi
Bu brifinge ile davetiye usulü
ile,Türkiye Elektrik Kurumu ve Türkiye Kömür İşletmeleri Genel Müdürlüğü TKİ
cephesinden sorunlarla doğrudan ilgili olan,genel müdürler,genel müdür
yardımcıları,daire başkanları,bölge müdürleri,santral müdürleri…gibi çağırıldı
Konuşmacı olarak da Ahmet YALVAÇ
ile,İstanbul Teknik Üniversitesi’nden uzman bilim adamları ile,Alman GRUP
Firması’nın temsilcisi vadı.
Bu brifingde sorunlar uzman konuklar
tarafından,daha önce santrallerde ve kömür ocaklarında tespit edilip kayıt
altına alınan görüntüler ve bilgilerin ışığı altında sunulup,sorunlar ortaya
konuldu,tartışıldı.
Bu Brifing’in dosyası Ahmet YALVAÇ
tarafından hazırlanmış olup, Enerji Bakanları Cumhur Ersümer, veZeki ÇAKAN’ın
da bilgilerine sunulmuştur.
İyi niyetle ve büyük özverilerle
başlatılıp,sonuç aşamasına getirilen bu çalışmaların gereği yapılıp,sonuç
alınması yoluna maalesef gidilmemiştir
Bu husus uzun bir hikaye
Aslında,başka konularda da,Türkiye’de
sorunların niye çözülemediği konusunda çok ilginç bir örnek
Bu ENERJİ BRİFİNGi Raporu ve
Dosyası,Türkiye’de enerji sorunu ve çözüm önerileri konusunda,hazırlanmış en
kapsamlı,en gerçekçi bir kaynaktır.
Bu konu dahil,Türkiye’de enerji
sorununun ne olduğu, nasıl çözüleceği hususundaki tüm çalışmala ile,Türkiye’de
elektriğin niye pahalı olduğu,nasıl ucuzlatılacağı hususunda yaptığı
çalışmalar,Elektrik Mühendiisleri Odası EMO’nun 3üncü Sempozyum Kitabı^nda 20
sayfa ile özetlenmiş olup,Başbakanlık Yüksek Denetleme Kurumuna kadar intikal
ettirdiği raporlar ile,verdiği dilekçelerin konusu,tarih ve numaraları ile,kime
verildiği,bu raporun sonuna liste halinde eklenmiştir
Bu da önemli bir kaynaktır.
Ahmet YALVAÇ,sadece Termik Santraller
konusu ve sorunlarının çözümü ile uğraşmamış,bir vesile ile,hidroelektrik
santralleri ile deilgilenmiştir.Çok önemli olduğu için, bu konuda da bir şeyler
söylemek istemektedir
Ahmet YALVAÇ 1988 yılı sonunda Yüksek
Lisans vesilesi ile Ankara’ya geldiğinde,bir süre TEK Makine İkmal ve Satınalma
Dairebi Başkanlığı’ında çalışmıştır.ANAP Hükümeti’nin iş başına gelmesi ile
birlikte,TEK’de de özelleştirme faaliyetleri başlamıştı
Bu kapsamda,350 adet dizel jeneratörün
hurda fiatına satılması ile,34 adet küçük hidroelektrik santralinin sökülüp
atılması ve makinalarınında satış yönetmeliği dahilinde satılması husunda TEK
Genel Müdürlüğü Yönetim Kurulu bir karar almış,ve bu kararın yerine getirilmesi
için dosya,Ahmet YALVAÇ’a gönderilmişti
Ahmet YALVAÇ’ın yapma yönü ağır bastığı,
santralciliği iyi bildiği için,bu enerji üretim ünitelerinin hurda fiayatına satılmasını,sökülüp
atılmasını da, uygun görmüyordu
Bu gibi nedenlerle, Yönetim Kurulu’nun
kararını uygulamak yerine,gerekli araştırmaları yaptı. Bir rapor
hazırlayarak,350 adet dizel jeneratör ile 34 adet küçük hidroelektrik
santralinin bakım ve onarımını yapıp,hazır bekletilmesinin daha uygun bir
davranış olacağını belirterek bir rapor hazırladı.Bu raporu görev yaptığı Daire
Başkanlığı muhaberatına teslim ederek,dosyanın TEK genel Müdürlüğü’ne
gönderilmesini ve sorumlular hakkında takibata geçilmesini istedi
Bu rapor Yetkililerin hoşuna gitmedi, sorunların
da yaşanmasına vesile oldu
Bu gibi yanlış politika ve
uygulamalarının,şu anda yaşadığımız enerji sorunlarında önemli bir payı var.
Bu itibarla bu gün,Hidroelektrik
Santralleri konusunda en büyük,en kapsamlı araştırma da,bu vesile ile Ahmet
YALVAÇ tarafından yapılıp,rapor haline getirilmiştir
Bu itibarla Türkiye’nin her tarafında
Hidroelektrik Santralleri HES’ler konusunda halkın isyanını da haklı
bulmaktadır.
Ama başka tip HES projeleri ile,bu
sorunları da halletmek istemektedir.
Aslında tüm sorunların kaynağının;
kendi uzmanlarımızın önerilerini dinleyip, onlara gerekli imkan ve desteği
sağlamak yerine ,çözümü hep İMF ve Dünya Bankası gibi yabancı kuruluşların,
öneri ve isteklerinin ön planda tutulmasıdır
Özellikle ve öncelikle bu tür
yaklaşımların halledilmesi lazım diyor, Ahmet YALVAÇ…
Makine Yüksek Mühendisi Ahmet
YALVAÇ,iyi derecede Almanca ve İngilizce bilmektedir
AHMET YALVAÇ NEDEN KÖŞE
YAZARI OLMAK İSTİYOR DU?...
AHMET
YALVAÇ KİM DİR? başlığı altında; hakkımda tanıtıcı bilgiler ile, iş hayatım ve
özellikle Afşin-Elbistan Termik Santrali’nin kuruluş aşamasında yaptığım hizmet
ve mücadelelerden örnekler vermeye çalıştım
.Bundan sonrasında,,Türkiye Elektrik
Kurumu Genel Müdürlüğü TEK camiasında,Türkiye’de enerji sorununun çözümü
hususunda ki diğer çalışmalarımdan bahsettim
Ve devamında ki mücadeleyi anlattım, önemli ipuçlarını verdim
Benim yazar olmaya karar
vermem;burada anlattığım, anlatmaya çalıştığım üzere, daha ziyade iş hayatım da
karşılaştığım hususların nedeni ile ilgili şeyler
Ve ben faydalı olur düşüncesi ile,aynı
zamanda bazı konulara da,dikkat çekmek istiyorum
Benden istenmeden fazla işler
yapmam, önemli sorunları çözmüş olmam, elbette güzel bir şey
Ama
güzel, ya da doğru olmayan husus ise; tepedekilerin bu gibi faaliyetlere destek
olmamaları,hatta köstek olmalarıdır.
Halbuki
Batı toplumlarında, eğer bir yerde bir sorun varsa, yetkililer,bu sorunu çözecek
uzman kişileri arar bulur,destek verir ve sorun böylece çözülür
Eğer bunun
aksi bir durum söz konusu olursa; o zaman kanunlar ve halk devreye girer,sonrasında
bu gibiler
kişiler görevlerine devam edemezler.
Benim bir
işi söylemeden yapmış olmam, ve sorunların üzerine gitme özelliğimin olması,
özel bir
durum
Çalışana
destek olunmaması, hatta engellenmesi, toplum olarak bizim temel
sorunumuzdur. Problemlerimizi bir türlü
niye çözemeyip, kısır bir döngü içinde, dönüp durduğumuzun da asıl nedeni ,bu
dur
Kimse bu
gibi sorunların sadece Kamu kesiminde yaşandığını düşünmesin
Ben özel
kesimde de çalıştım. Dolayısı ile, yaşadıklarım ve gördüklerimin ışığı
altında,yukarıda da
vurguladığım
üzere,bazı tespitler yapmış olmam,beni yazar olmaya yönlendirdi
Aslında yazar olmak, doğuştan gelen bir
yetenek
Ve ben,
daha öğrencilik yıllarımdan beri yazmaya hevesli birisi idim, sosyal içerikli
ve toplumsal
konulara
da ilgi duyuyordum
Benim
yazma merakım konusunda eşimin bana söylediklerini burada sizlere aktarmak
istiyorum
Evlendiğimizden
beri, elinde hep defter,kitap,kalem;bıktım usandım,senin bu yazılarından
Buna
benzer sorunları,başka yer ve zamanlarda, başka arkadaşlardan da duydum.Tabi ki
burada
söz konusu
olan kişi ben değilim;başkaları.
Meğerse
yazma merakı olan başka kişilerin ailelerinde de, benzer sorunlar yaşanıyormuş.
Hatta
bu yüzden
ayrılan aileler bile varmış
Bu bilgilerden sonra şu hususa
özellikle vurgu yapmak istiyorum:
Yazar olmak, rapor hazırlamak, ya da
işinde başarılı olmak,sürekli çalışmak,bir şeyler yapma istek ve arzusunda
olmak,elbette zor bir iş
Eğer
birileri kendisine böylesi zor bir yolu,yaşam tarzı olarak seçmiş ise, ve bu
yol toplumun da
hayrına
ise böyle kişilerin herkes tarafın korunup, kollanması,desteklenmesi gerekir.
Zira tüm
buluşların ve yapılan önemli işlerin, sıradan insanlar tarafından değil de, hep
bu gibi
kendine
zor bir yaşam tarzını seçenler tarafından yapıldığın, gerçekleştirildiğini, bu
arada hatırlatmış olalım
Çalışma
hayatında da,fiili olarak çalışıp,iş üretmenin dışında,işle ilgili olarak hep
rapor hazırlayıp
bir şeyler
yazmakla geçti hayatım
Aslında
kendisine yazar olmak, araştırmacı olmak gibi zor işleri seçmiş olan insanların
Sayıları ,toplam
nufusa göre, dünyanın her yerinde çok azdır
Ama
gelişmiş ülkeler, bu gibi insanlardan daha fazla istifade ediyorlar,istifade
etmenin yollarını
arayıp
buluyorlar
Ama biz,bu
gibi insanların bizde sayılarının daha az olmasına rağmen;mevcutlardan da,
gereği
gibi
yararlanmasını ya bilmiyoruz, ya da yararlanmak istemiyoruz.
Asıl sorun da,bu zaten
Bu gibi
tahlil ve tespitlerimi de, bazı ilave örneklerle siz okurlara anlatmak
istiyorum ve bunu bir
görev
olarak telakki ediyorum
Emekli
olmadan önce de, beni ve çalışmalarımı bilen çok sayıda Kurum personeli ve
Kurum
dışından
insanlar vardı ve benim bilimsel çalışmalarım bazı gazete ve dergilerde, Sempozyum
kitaplarında da yayınlanmıştı. Bunlardan aşağılarda ayrıca bahsedeceğim
Ama benim
asıl amacım şu idi:
Bilgi ve
tecrübemin,yaptığım tahlillerin,sorunların çözülmesinde, Ülkemizin dünya
devletleri
arasında
layik olduğu yere gelmesi hususunda kullanılmasını, bir katkı sağlamasnı
istiyordum
Daha geniş
kitlelere ulaşmasının gerekli olduğuna inanıyordum
Özellikle
de ,enerji sorunlarının asıl nedeni,toplum tarafından bilinmiyordu.İşin
başlangıç noktası
da bu
zaten
Ne zaman
elektriğe,doğal gaza zam gelse,ya da ne zaman kış ortasında Rusya, özellikle de
İran
doğal gazı
kesse ya da başka sorunlar yaşansa,yazılı ve görsel medya bir şeyler yapmaya
soyunuyor,hep aynı kişiler,bir şeyler yazıp,söylüyorlardı. Örneğin şöyle:
Enerji
de dışa bağımlılıktan kurtulmak için kendi doğal kaynaklarımızdan yararlanmamız
lazım Linyit kömüründen, hidroelektrik potansiyelden, rüzgar enerjisinden,güneş
enerjisinden yeterince yararlanmak lazım falan filan gibi…
Bunların hepsi doğru da noksan olan, göz ardı edilen çok önemli bir
husus var
Bu gibi beyanlar,yapılan vurgular,bir
tespittir aslında
Bu gibi tespitleri yapmak için uzman olmaya mühendis olmaya da gerek yok aslında. Bu gibi
bilgileri ve tespitleri,örneğin bir ekonomist bile,bazı dökümanları incelemek
süretiyle de,öğrenip anlatabilir.Ama santrallerdeki sorunların,işletmedeki
sorunlaın,iletim hatlarındaki sorunların hiç birinin çözümüne katkı
sağlamaz,hiçbir sorun çözülmez
. İşte televizyon ve gazetelerin,ne zaman
bir enerji sorunu ortaya çıksa, baş vurduğu,televizyona çıkardığı kişiler,hep
böyle insanlardır
Ben işin özünü bilen ve Elektrik
Kurumu’nda hep bu işlerle uğraşan uzman bir Yüksek Mühendis olarak, sorumluluk
bilinci içinde, topluma yararlı olmak adına, bazı gazete ve televizyon
kanalları ile irtibat kuruyordum. Ama maalesef gerekli desteği bulamıyordum.
Bunun başka bir nedenini şöyle açıklamak da mümkün
Örneğin
ben işin içinden geldiğim için,o güne kadar kimsenin duymadığı şeyleri söylüyorum,teknik
anlamda santrallerle ilgili bilgiler sunuyorum.Ama bu bilgiler mühendis olmasalar
bile,mantık yürütüldüğünde kolayca herkesin anlayabileceği tarzda yazılıp,söylenmiş
şeylerdi
Ayrıca ısrarla,
elektrik enerjisi satış fiatının minimum % 50 ucuzlatılabileceği gibi iddialı şeylerde söylüyordum
Tabi ki
böylesi iddialı ve önemli bilgileri doğrulamak adına, sözde uzman olduklarını
düşünerek birilerine baş vuruyor olmalılar ki,doğrulatamıyorlardı,bu yüzden
yayınlama cesaretini de bulamıyorlardı.
Kimse bana
bu konuda bir açıklama yapmıyordu ama,ben öyle olduğunu düşünüyorum
Tabi ki bu
konuda en büyük engellerden biri de şu:Bu gibi engel ve sorunlar,tüm gazete ve
televizyon kanallarında hala var
Örneğin
ben bir hukukçu değilim ama, hukukla ilgili bir tartışma programını da
yürütebilirim
Zira
herkesin her konu da uzman olması,her şeyi bilmesi, mümkün de değil,gerek de
değil. Önemli olan;bir programcı teknik olmasa da,ya da hukukçu olmasa da, başka
konularda da,bir programı yürütebilmeli,daha doğrusu,mantık çerçevesinde,kime
ne sorabileceğini bilmeli
Aslında
kimden, ne şekilde yararlanılacağını bilmek bile bir kabiliyet, bir yetenek işi
Bu gün
gazete ve televizyon kanallarının, sorunlarımızın çözümünde, yeteri kadar
yararlı, ya da
etkin
olamamalarının nedenlerinden biri bu.
Benim vurgulamak iştediğim husus;yandaş
olup,olmamakla da ilgili değil!
Eğer mühendis kökenli kişilerden de, gazete,
ya da televizyon yönetmenlerii, ya da programcısı olursa,daha yararlı olur,çok
faydalı neticeler de alınır.Bu konu da,Türkiye’de bir boşluk olduğunu
düşünüyorum
Yazar
olmadan önce karşılaştığım güçlükler konusunda bazı ilave örnekler vermeye
devam
ediyorum
Ben Tüketici
Hakları Derneği’nin de bir üyesiyim
Bu derneğe,bilgilerimden
yararlanılması için gittiğim de,bana üyemiz olur musun? dediler, ben de
olurum
dedim. Elektrik ve doğal gaz fiyatlarının neden yüksek olduğu yönünde bilgiler
sunuldu
Ana metni
ben hazırladım ama, Başkan tarafından bazı hususlar tırpanlandı .Yani Başkan
benim
verdiğim
bilgilerden yararlanarak bir konuşma metni hazırladı
Söyledikleri
doğru idi ama, benim vurguladığım sivri bilgilerin bazıları yoktu
Sonrasında
zam konusu mahkemeye intikal ettirildi. O zaman da, dedim ki beni davaya müdahil
olarak
gösterin. Ama göstermediler,
Eğer
göstermiş olsalardı, sorun kökünden çözülebilirdi
Ucu
birilerine dokunur du ama,sonuçta sorun çözülür ve toplum rahat ederdi
Zira işin
içinde birinci kaynak olmadığı zaman,söylenenler etkinliğini kaybediyor,beklenen
netice
de,maalesef
alınamıyor.
Başka bir zamanda Başkana şöyle dedim:
Sayın
Başkan,seni doğal gaz ve elektriğe gelen zamlarla ilgili olarak,televizyonlara konuşmacı
olarak davet ettiklerinde de ki; eğer Ahmet YALVAÇ konuşursa,daha yararlı olur
de ve beni ön plana çıkar
Bunu da
yapmadı. Arkadaşımızın kişiliği için söyleyeceğim bir şey yok da; zira hep
koşturup
duruyor ve
bir şeyler yapmaya çalışıyor
Ama,demek ki genel yapımız itibarı
ile,hep o gündem de kalmak istiyor.
Benzer
sorun ve yaklaşımlar, başka tüketici derneklerinde de var.
Şimdi de
Mühendis Odaları için bir şeyler söylemek istiyorum
Aşağı
yukarı tüm Mühendis Odaları beni bir şekilde, çalışmalarımdan dolayı bilir,
tanır. Özellikle
de, Makine
Mühendisleri Odası iyi tanır.
Toplantılarda söz alıp,hep
konuşurum.Sonra işin içinden yetişerek gelen,,uygulama yönümün,proje yönümün
kuvvetli olduğunu da bilirler ve beni öyle tanırlar.Yeri geldiğinde benim
bilimsel ağırlıklı çalışmalarımda da,yararlanırlar
Ama iş
televizyon da konuşmaya, ya da basın toplantılarında demeç vermeye, açıklama
yapmaya
gelince,,işin
başındakiler,hep ön planda gözükmek istiyor. Kimse demiyor ki, ya bu işi Ahmet
YALVAÇ daha iyi bilir, o konuşsun
Ben aynı zamanda Enerji,Sanayi, Maden Kamu
Emekçileri Sendikası ESM’nin Enerji ve Tabii
Kaynaklar
Bakanlığı İşyeri Temsilcisi idim. Ayrıca 1 Nolu Şube’nin de yönetim
kurulundaydım
Bizim sendika KESK’e bağlı idi
Ama ESM’nin Başkanı,ya da KESK’in Başkanı
elektrik,doğal gaz,ya da Termik Santraller
konusunda,
benim açıklama yapmamı,Televizyonlarda,benim konuşmamı sağlamış olsalardı, bu
gün, bu gibi konulardaki sorunlar,halkımız tarafı9ndan daha iyi anlaşılır,muhtemelen
çoğu sorun da, halledilirdi.
Benzer
konu ve benzer sorunlar, aslında toplumun bütün kesimlerinde var.
Dolayısı
ile,bir baş olmak, ya da, bir işin başında bulunmak,bizim toplumsal bir
hastalığımızdır
Biz
paylaşmasını da bilmiyoruz, her şeyi kendimiz yapmak istiyoruz ama, sonuçta her
şeyi
ağzımıza,burnumuza
bulaştırıyoruz
Demek
ki,bir işin başı olmak,ya da bir işin başında bulunmak,bizim toplumumuz
tarafından çok
önemseniyor,
bir itibar görme vesilesi olarak algılanıyor
Bu
sebepten olmalı ki ,kimse,bir işin başında olmaktan,ya da başkan olmaktan
vazgeçmek istemiyor
Siyasi
hayatımızdaki bir çok sorunların kaynağının da, böyle bir saplantıdan
kaynaklandığı anlaşılıyor. Zira bir şekilde partisinin başına geçmiş olan genel
başkanlar, başarısız bile olsalar,k oltuğu kendi istekleri ile bırakmak
istemiyorlar.
Eğer,
Olmamız Gereken Yerde Niçin değiliz başlığı altında yayınlanmış olan 8 makaleyi
okursanız bu vesile ile zayıf yönlerimizi ve zaaflarımızı da,öğrenmiş olursunuz
Zaaflarımızı
öğrenmek; sorunlarımızı çözmek için, nereden başlayacağımızın da,ipuçlarını
vereceğinden,
bu husus çok önemlidir
Ayrıca
bizler, detaylara inmiyoruz,inmekten hoşlanmıyoruz da!
Böyle bir
husus, gelişmiş Batı devletleri ile, aramızdaki en önemli fark ama bu
sorun,çözülemez
de değil
Yeter ki
bizler,bir sorunu çözme niyetinde ve kararlılığında olalım
Neticede
Köşe Yazarı olup, sorunları ve çözüm önerilerini halkımıza doğrudan anlatmak
imkanı ve
fırsatı
da, emekli olduktan sonraya kaldı
ANAYURT GAZETESİ’NDE YAZMAYA 3
EKİM 2010’DA BAŞLADIM
İlk yazım,Hidroelektrik Santralleri
HES’le ilgili idi.
Eğer bir yerde Hidroelektrik Santrali
HES kurmak gerekiyorsa,illaki barajlı tip mi yapmak lazım? Başlığını taşıyordu
HES’ler konusu hala Türkiye’nin
gündeminde. Ve köylüler haklı
Konu ile ilgilenenlerin, bu makaleleri
okumalarını öneririm
Enerji konusunda
yazdıklarımla,Türkiye’de önemli bir boşluğu doldurduğumu düşünüyorum
PROF. DR. HASAN KÖNİ’DEN
İLGİNÇ BİR YAKLAŞIM
Şimdi size ilginç bir yaklaşımdan daha
bahsetmek istiyorum
Bir
defasında,belki 3-4 yıl önce,ya da daha gerilerde,ATA TV’de Prof. Dr .Hasan
KÖNİ,Kökler ve
Değerler
adı altında bir program yapıyordu.Bir defasında şöyle bir teşhisini
anlatıyordu. Bu
teşhis, aslında
benim katıldığım,özellikle de,vurgulamaya çalıştığım hususların da,bir özeti gibi
Sayın KÖNİ
şöyle diyor:
Bizler
idare i maslahatçı insanlar yetiştiriyoruz.
Bu husus;
eğitimde öyle,her alanda öyle,hatta bilim adamlarında da, öyle…
Bunun
anlamı şu
Öyle bir
adam tipi yetiştiriyoruz ki, ne ileri
gitsin,ne de geri kalsın
Bizim buna
uygun bir Atasözümüz de var:
Geride
kalsana tekme atarlar,ileri gitsen,ayağından çekerler
Yani
illaki orta şekerli olmak…
Aslında bu
husus, Kamu ve Özel Kesim de, dahil, her yer ve her konu için geçerli
Ve bizler,
bu gibi hususlardan,olumsuz faktörlerden
mutlaka kurtulmalıyız!
Şimdi sık
kullandığım şu sözümü burada tekrarlamak istiyorum:
Eğer,her
alanda gelişmiş süper bir dünya devleti olmayı kendimize hedef olarak,seçmiş
olsak; o
zaman her
şeyi bu hedefe ulaşacak şekilde organize ederiz, ona göre şekillendiririz
Burada şu
hususu da özellikle vurgulamak istiyorum
Böyle bir
hedef ancak, devlet tarafından benimsenip,önümüze konmuş olduğunda ve
Türkiye’yi yönetenlerin de,bunun gereklerini eksiksiz yapıp,uygulama ile
desteklediklerinde başarılabilir.
Türkiye
Cumhuriyeti’nin kuruluş felsefesinde doğrudan sözle ifade edilmiş böyle bir
hedef yazılı olmasa bile, çağdaş uygarlığı yakalama yolunda önemli adımların
atıldığını, alt yapının oluşturulduğunu söyleyebiliriz
Eğer
Mustafa Kemal ATATÜRK döneminden sonra gelen Yönetimler, devraldıkları mirası
daha da geliştirerek, bir sonraki Hükümetlere ve kuşaklara devir etmiş olsalardı,
zaten her konuda gelişmiş bir dünya devleti olabilirdik,ya da bu konuda çok
önemli mesafe alabilirdik Ama bu gün, başlangıçta elde ettiğimiz kazanımları da
kaybetme noktasına geldik.
Ama ben
gelecek için umutlu olduğumu söylemeliyim
Eğer
bizler, nerede hata yaptık diye tahliller yapıp, kaldığımız yerden devam
edersek yine de,her konu da gelişmiş, süper bir dünya devleti olabiliriz
Ama
öncelikle zaaflarımızı da bilip, ona göre önlem almamız da lazım.
Bu
itibarla, niçin olmamız gereken yerde değiliz başlığı altında yaptığım
tahlillerin, öncelikle göz önünde bulundurulması lazım
NEDEN MİLLETVEKİLİ OLMAK İSTİYOR
DUM?
AHMET YALVAÇ KİMDİR? başlığı altında
yazdıklarımı okumaya başladığınızda, yazının başından da anlaşıldığı üzere, bu
yazılanları Milletvekili adaylığı vesilesi ile kaleme almıştım
Şimdi
siyasi görüşle de ilgili bir şeyler söyleyerek, devam etmek istiyorum
Ben
aslında inançlı bir kişiyim ve Merkez Sağ görüşteyim. Ve her tarafa eşit
mesafedeyim. Hiçbir kişi, ya da düşüncenin
esiri de değilim. Ben özgür düşünceden yanayım
Vatanın Ülkesi
ve Milleti ile bölünmez bütünlüğü, kırmızı çizgilerimdir, hassas olduğum
konulardır
Atatürk
ilke ve inkilaplarına yürekten inanırım ve de bağlıyım. Bu itibarla
makalelerimde,bu konuya yeri geldiğinde sıkça değinirim
Sorunlarımızın
ancak ve ancak çalışarak halledilebileceğine inanıyorum. Refah ve mutluluğu da
ancak çalışarak yakalayabileceğimizi düşünüyorum
Siyasi
düşüncenin işe alet edilmesini asla kabul etmem
Ama
sonunda gördüm ve anladım ki yaşadığımız bütün sorunlar siyaset ve siyasetçinin
kalitesi ile ilgili; yollar siyaset ve siyasetçiye çıkıyordu. İşte bu maksatla
Milletvekili olup, etkin bir hizmet ve hizmetin devamı için, Meclis’e girmek
istiyordum
Burada şu
hususa da özellikle vurgu yapmak istiyorum;
Şimdi bir
şeyler söyleyeceğim de,yaptığım işle ilgili olarak, kısa bir hatırlatma yapmak
istiyorum Benim zaten özel sektörde de çalışmışlığım ve tecrübem vardı Devlet’de
de 30 yıla yakım bir hizmetim söz konusu Bu sadece enerji sektöründeki
hizmetim.
Bu süre
içerisinde, termik santrallerin montaj ve işletme aşamasındaki sorunları ile, çözümleri
konusunda, kömür ve kömür ocaklarındaki sorunlar ve çözümleri konusunda da
önemli bilgiler,tecrübeler edindim.Sonrasında Yüksek Lisans yaptım.Ve
nihayetinde emekli olduktan sonra Milletvekili olup,Meclis’e girmeye karar
verdim.
Bu gibi
konulara da zaten değinmiştim
KİMLER VE NE ZAMAN MİLLETVEKİLİ
OLMALI
Bu
itibarla belli bir yaşa ve tecrübeye ulaşmadan, Devlet’de çalışmadan,hiç bir kimsenin,Milletvekili
olmaya özenmemesini öneririm.
AHMET YALVAÇ |
Özenmemeyi
önermek,işin sadece bir yanı. Ama bu konuda yasal zorunluluklar ile, sınırlama
da getirilmelidir.
Örneğin
hakkında dosya bulunan hiçbir kimse, temize çıkmadan, Milletvekili adayı bile
olamamalı. Bu sadece bir örnek
Zaten
sorunlarımızı çözüp, bir türlü refah ve mutluluğu yakalayamamış olmamızın temel
nedenlerinden biri bu aslında
Bu hususa
Anayurt Gazete’sinde ki Köşemde Siyasetçinin Kalitesi ve Devlet adamlığı
başlığı altında çok değindim. Bu makaleleri de okumanızı öneririm
İÇTEN GELEN SEVGİ VE SAYGI HER ZAMAN ÖNEMLİ
Ben hiçbir
zaman klasik bir Devlet memuru zihniyeti ile çalışıp, iş yapan birisi olmadım
Herkes beni;.sorun nereye ve kime kadar
dayanıyorsa,oraya yüklenmem ve sorunu çözmemdeki kararlılığım ve yöntemim ile
tanır.
İş
konusunda kimseye ayrımcılık yapıp, taviz vermedim Emrimde çalışanları hiçbir
zaman ezmeye de çalışmadım.
Eğer
birileri ile uğraşmış isem ,bu kişiler hiçbir zaman benim seviyemdeki insanlar
olmamıştır.Bu gibiler,hep daha üsttekiler olmuştur
Bu yapım
ve özelliğim ,üst makamlar tarafından teşvik görüp,taltif edilmemiş olsam bile,
hareket tarzım ve yaptıklarım,beni tanıyanlar tarafından dilden, dile bir
anlatımla toplumda çok tanınır hale geldim.
Tabi ki bu
konuda,mesleki alanda yaptıklarımın,gösterdiğim performansın,bilgi ve,tecrübemin
de çok etkin olduğunu söylemeliyim
Ben,değişik
yer ve zamanlarda ki,bu anlatımların,biraz değişikliğe de uğrayarak,hoş
hikayeler haline geldiğini de gördüm
Bu yüzden
ben şahsen tanımasam bile, Afşin-Elbistan yöresinde beni çok tanıyan insan
olduğunu gördüm ve biliyorum. Bu kişilerin hepsinin beni şahsen gördüğü tanıdığı
da,söylenemez ama,beni tanıyan bir başkasından duymuştur,
Bu gibi
hususlara, Milletvekili adayı olduğumda Kahraman Maraş’da da çok rastladım
Örneğin
Devlet’de çok önemli görevlerde bulunup, Milletvekili Adayı olan arkadaşlar ile
toplu halde şehir gezintisi yaparken,beni öğrencilik yıllarımdan ve iş yerinden
tanıyan birileri,hiç umulmadık bir yer ve zamanda karşına çıkıp,sana
güzel,samimi ve içten gelen duygularını anlatabiliyor.Sizi diğerlerinin önünde
üste çıkarıyor.lar.Ya da resmimi bir yerlerde görenler,tanıtım bürosuna
gidip,hakkımda güzel şeyler söylüyorlar
Böyle bir
husus, Milletimizin kadir şinaslığı ve
zamanı geldiğinde doğruyu söylediğinin de,bir tezahürü,bir delili dir
Böyle bir
husus ve samimi bir itiraf, hiçbir zaman parayla ölçülemeyecek kadar değerli ve
güzel bir şey!.
Bu nokta
da Devleti idare edenlere, Milletvekili olanlara,ya da olmak isteyenlere,önemli
makamlarda bulunanlara da,Halkımıza karşı dürüst ve samimi davranmalarını
öneririm.
Elinizde önemli imkanlar olan makamlardan
ayrıldıktan sonra, eğer insanlar sizi gördüğünde güzel sözlerle karşılıyor, hürmette
kusur etmiyorsa,böyle bir husus,parayla,hiçbir şeyle mukayese edilemeyecek
kadar güzel ve değerli olduğunu,herkese hatırlatmak isterim
BAZILARI BENİ NİYE
ELEŞTİRİR?
Bazılarının
beni niye eleştirdikleri hususunda da,bir şeyler söylemek istiyorum
Ben klasik anlamda bir Mühendis
değilim; İşin içinden yetişerek geliyorum. İşin teorisini bildiğim kadar, uygulamasına
da hakimim. Bu gibi konulara da değinmiştim
Ben
şantiyede genelde hep iş tulumu ile dolaşırım. Ustanın yapamadığı çoğu hassas
işleri tezgahta kendim yaparım .Bir mühendisin fiili olarak iş yapması her
zaman gerekmez ama,yeri geldiğinde tezgahta da çalışıp,iş üretebilmelidir.
Böylesi
bir çalışma şekli Batı tarzı bir yöntemdir.
Bu
bağlamda eğitim sistemimiz de sorgulanmalıdır. Ama biz hala İmam hatip ve İmam
hatipli saplantısından kurtulamadık Her işi İmam Hatip ile çözebileceğimize
inanıyoruz ve de, diretiyoruz
İşin içine
girmeden,alet ve makinaları bizzat kendimiz yapmayı hedeflemeden, sorunlarımızı
çözebilmemiz,ya da refah seviyesin yakalayabilmemiz, maalesef mümkün değil
YAŞADIĞIM VE GÖRDÜĞÜM VEFASIZLIK
ÖRNEKLERİ
Bu konuda
örnek olması açısından sizlere bir anımı anlatmak istiyorum
Afşin-Elbistan
Termik Santrali’ndeki işlerin % 70-80’i benim kontrolümde idi. Kazan birimi, santralin
önemli bir kısmı.Kazan deyince kimse kalorifer kazanı gibi bir şey anlamasın.
Termik Santral’de kazan şöyle bir şey:
Taban alanı
40x40 Metre,yüksekliği 110 Metre olan bir hacmi düşünün.
Bu hacmin
duvarları ördek, ya da kaz ayağı gibi perdeli borulardan oluşuyor. İç hacmin
alt tarafında kömürün yandığı yer;yanma odası,yukarısı,serpantin şeklinde paket
halinde borulardan oluşuyor
İçerideki
ortalama 5-6 Cm.çapındaki boruların toplam uzunluğu 500 Kilometre kadar.Bu
husus,müthiş bir şey
Şimdi asıl
konuya geliyorum
Şantiyedeki
işin zor olması ve işlerin bazı nedenlerden dolayı yavaş gitmesi neticesinde, herkeste
bir uyuşukluk ve işi yavaştan alma vardı
Ama ben
sürekli çalışıyor ve sorunları halletmeye çalışıyordum. Bu sorunların ne olduğunu
ve nasıl hallettiğimi bir kitap halinde toplamak istediğimi, burada hatırlatmak
isterim
Sonuç
itibarı ile, ben sıkı çalışmam ve sorunları kaynağında halletmem gibi
operasyonel çalışmalarla da,iş yoluna koyduktan sonra, birinci ünite kazanını
tamamladım.Bu durum,Ankara’yı ve Hükümeti tetikledi.Sonuçta diğer birimler de
çalışıp,kazan ateşlenebilir duruma getirildi
Benim
çalışma ofislerimden biri de 61 Metre kodunda idi Bu 20 katlı,ya da daha yüksek
bir binanın tepesi demek.
Birinci
ünite kazanının bitiminde, emeği geçenlere 50 kişiye kendi
paramla,lahmacun,ayran,tereyağlı baklava verdim
Ama açılış
töreninde, beni Ankara’dan gelenlere takdim etmedikleri gibi,Devlet’in parası
ile verilen yemeğe bile davet etmediler.
Böylesi
bir art niyet ve vefasızlık örneği Toplum’da temel sorunumuz.
Ben atak
bir insanım Sorun nerede düğümleniyorsa, oraya yüklenirim
Şantiyeye
bir iş için gelen hiçbir kişi,24-ya da 48 Saatten fazla kalmamıştır
Şantiye
dışına çıktığımda da, bir işin halledilmesi 7 günü geçmemiştir. Aslında benim
işe müdahalem son aşamadır.Ve genelde 4-5 aydan beri daha yukarılardakiler
tarafından yürütülen müzmin problemlerin olduğunu belirtmeliyim
DÜRÜST OLMAK,ÇOK ÇALIŞMAK,SADECE DİNDAR
İNSANLARA MAHSUS BİR MEZİYET Mİ?
Ben
Ankara’dakilerin ve Yabancıların da korkulu rüyası idim
Aman onu
buraya göndermeyin diyorlardı.
Aslında
ben problem çıkarma yanlısı birisi değilim ama,insanlar işime iyi sarılmamamdan
ve gereğini yapıyor olmamdan hep çekinirlerdi
Demek
istediğim husus şudur ki problem çözmek, sadece üst makamda olmakla da ilgili
değil Nihayetinde bu iş, eğitimle de ilgili ama, bu doğuştan gelen bir yetenek
işi
Ama bilgi
durumu,ne seviyede olursa olsun,gerekli gayreti göstermek,bir ahlak işi
Ben
özellikle Türkiye Elektrik Kurumu’nda 30 yıla yakın bir süre içerisinde, her
görüşten insanla çalışma fırsatım oldu.
Ama
inancından dolayı, kimsenin işinin ve makamının gereğini yaptığını, çok
çalıştığını hiç görmedim
Aslında
çalışıp,iş üretme konusunda, görevini layıkı ile yapma konusunda genel anlamda,
insanlarımızın bir birinden pek farkı yok.
Zaten bu
gibi hususlar, bizim temel sorunlarımız
Örneğin
ben yabancıları,örneğin Almanları çok iyi tanırım. Onlar Müslüman değil ama,iç
güç konusunda,görevlerine bağlı olma konusunda,çok daha samimi ,çok daha dürüst
ÇOK
KONUŞAN VE LAFI BOL OLAN İNSANLARDAN UZAK DURMAK
Bu güne kadar gördüm ve anladım ki,çok
konuşan insanlar,genelde boş ve kaytarıcı oluyorlar.
Ne demişler;çok sözde yalan,çok malda
haram olur.
Bu itibarla ben genelde çok konuşan ve
boş insanlardan uzak durmaya çalışırım. Bu tip insanlar,genelde noksan
taraflarını telafi etmek için,çok konuşkan olduklarını söyleyebilirim
Bilgili,tecrübeli insanlar ise,genelde
az konuşan tipler
Ama bu gibilerin normal insanlara uymayan
yönleri olabilir. Bu gibiler genelde ağır başlı, sert mizaçlı insanlardır.Ama
asıl iş yapan da,onlardır.
Bu itibarla insanlarda iş yapma yönü, asla
göz ardı edilmemelidir
KONUNUN
VE SORUNLARIMIZIN ÖZETİ
Eğer topluma, insanlığa yararlı
olmak,bu konuda gözle görülür,elle tutulur bir şeyler yapmak istiyorsanız;
Eğer bu
konuda kararlıysanız,
Kendinize
zoru seçip,meslekte kendinizi de yetiştirmişseniz,
Görevinizi
ifa etmek adına ve önerilerinizin yerine getirileceği umudu ile, yetkililere resmen
ya da sözlü olarak bilgi verip ,destek istediğinizde yerine getirilmiyorsa,
Ya da
görevinizi yapıp, talep tekrarlarını en tepeye kadar ulaştırdığınızda da,bir
sonuç alamıyorsanız,
Hatta
terfi etmeniz gerekirken,faydalı öneri ve çalışmalarınızın karşılık görmesini
beklerken, bunun aksi bir durum zuhur ediyorsa,
Ya da size
doğrudan bir zarar gelmese bile, yerinizde sayıyorsanız, işle ilgisi ve bilgisi
olmayanlar sürekli taltif edilip,önemli yerlere getiriliyorsa,
Ülkemiz
adına büyük yararlar sağlayacak öneri ve projelerinize destek adına, sivil
toplum örgütleri ve parlamenterlerde gerekli desteği vermiyorlarsa, çoğunluğu
ben bu gibi işlerden anlamam, ben enerji uzmanı değilim diyorsa,gerekli desteği
vermiyorsa,ya da veremiyorsa,
Halkımız
da bu işlerden anlamayıp, yetkililer nezdinde baskı oluşturup hakkını
arayamıyorsa, sadece seyirci kalıyorsa,
Yeri
geldiğinde bir şeyler söylemiş olmak adına diyorsa ki bizdeki kıymetli beyinler
hep Avrupa’ya,Amerikaya kaçıp, gidiyor deyip sızlanıyor,herkes topu birilerine
atmaya çalışıyorsa,
Ve bir
türlü sorunlarımızı çözüp, refah ve mutluluğu yakalayamıyorsak
Bilgili, tecrübeli
ve iş yapabilecek niyet ve kapasitedeki insanları seçip, Meclise
getiremiyorsak,
İyi
niyetle söylenenlere inanıp, her defasında hüsrana,hayal kırıklığına
uğruyorsak,
Orta da
ciddi bir sorun var demektir
Ama ağlamak,sızlanmak
da,bir çözüm değildir.
Ve bizler
bu gibi hata,ya da zaaflarımızı görüp, tedbir aldığımızda, gereğini
yaptığımızda da,olmamız gereken yerde mutlaka olacağız
Gıpta ile
baktığımız ve sözde ulaşmaya çalıştığımız gelişmiş Batı Devletleri
seviyesine,mutlaka çıkacağız
Amaç ve
hedef, her zaman en yüksek olmalı, sadece sözle değil, her şeyin gereği yapılmalı
ve gerçekçi olunmalı
İşin özü
bu!...
Dolayısı
ile,yazar olmaya nasıl karar verdim başlığı altında yazdıklarım, yazmak
istediklerim,bu belirttiğim hususlar etrafında şekillenmiştir,şekillenecektir
Ben
ağlamadan sızlamadan,sadece şikayetçi olmadan höşlanan bir insan değilim
Ben
örneğin 10 sözünden 9 u bir şeyler yapmaya çıkan, yani yapıcı tarafı her zaman
ağır basan bir İnsanım
Önerim ve
tavsiyem şu dur:
Bazı
insanların değerini ve önemini sonradan anlayıp,öldükten sonra helkelerini
dikmek de,çözüm değil ve anlayıp,heykellerini de dikmek bir çözüm değil.
Henüz
hayatta iken, bu gibi insanlardan yeterince istifade etmenin yollarını bulmak,en
doğru bir yaklaşımdır.Bu hususu özellikle vurgulamak isterim
Ben
öğrencilik yıllarımda da;daha ilkokuldan beri çalışkan ve başarılı bir öğrenci
idim. Hocalarım ve arkadaşlarım beni özellikle buluş niteliğindeki
araştırmalarım ve bu yöndeki çalışmalarımla tanırlardı.
Bu
konuda da,anlatacağım çok hikayeler var aslında…
KENDİME
AİT BİR SİTE KURDURMAYA NEDEN İHTİYAÇ DUYDUM
Benim Anayurt Gazetesi’nde yazdığım
makalelerin sayısı çok fazla
Eğer
3 yıla yakın bir süre içerisinde,sürenin çoğunda eğer,Pazar günü hariç,haftanın
6 günün de yazmış iseniz,onlarca,yüzlerce makale var demektir
En önemlisi,yazıların çokluğu nedeni ile,eğer
konu,yada makalenin ismi ile girmediğiniz takdirde, yazılanlara zor ulaşılıyor
Bu
itibarla,kendime ait bir site kurdurmanın gerekli olduğunu gördüm.
Sonra
bazı yazar arkadaşlar bana,makalelerimi bir kitap halınde toplamamı önerdiler.
Bu öneri aslında doğru ve yerinde bir şey idi
Böyle
bir husus,bu bilgilerin şimdiki ve gelecek nesillere aktarılması açısından çok
önemli bir başlangıç, çok önemli bir görev
Yazımın sonuna yaklaşırken,sizlere
özellikle,şunu söylemek isterim:
Gerç
bizler, bilim ve teknolojinin getirdiği imkanlardan geç olsa da yararlanıyoruz
ama,bu gibi çalışmaların getirdiği refah ve mutluluktan,maalesef yeterince
yararlanamıyoruz.
Bilimsel araştırmalardan, teknolojik
gelişmelerden, ve bunun tabii sonucu olan refah, mutluluk ve zenginlikten
Halkımızın da yeterince yararlanması için, bu gibi bilimsel araştırmaları,teknolojik
gelişmeleri bizlerin;Türkiye'nin yapması lazım
Böyle
bir çalışma ve yapılanmaya,bizlerin ihtiyacı olduğu kadar,bölgemiz ve dünya
barışı içinde çok ihtiyaç vardır
Bu vesile ile,beni seven,sayan
tanıdıklarıma,yazdıklarımı okuyan ve bana çok sayıda mail gönderen siz saygı
değer okurlara,en içten sevgi,saygı ve selamlarımı gönderiyorum
Sizlere, sağlık,mutluluk ve başarılarla
dolu,nice yıllara ulaşmanızı dilerim 3 / 1 / 2014
Makine Yüksek Mühendisi
Ahmet YALVAÇ
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder